Birkaç saat önce, ofisimin bahçesinde bir arbede! Bahçede beslediğimiz kedi, sen git yavru serçeye atla, al ağzına 🙂 Aslında ne kadar doğal olduğunu bilmeme rağmen, anlık beliren birkaç seçenek vardı o an.. 1. Ya canlı, miniğinden bir şehir bahçesi içi belgeseli izlemek (ki hayır, en azından ben izlemezdim, o yüzden bu seçeneği elemem kolay oldu :)) 2. İzlememek, “tamam, napalım çekim yasası işte” deyip, dönüp işime devam etmek..3. Koşup, miniği kurtarmak.. Saliseler içinde bir seçim yaptım! Ve tam hizalı olduğum, 3. seçeneğe karar verdim!!! Karar vermek de denmez buna, dürtü duydum!!! Koştum ve kedinin ağzından şoka girmiş hayvanı aldım.. Ofistekilerden biri hemen minik bir kutu hazırladı, birisi simidini ıslatıp yanına koydu, teker teker “güvende” olduğunu söyledik ona gülümseyerek.. Sevdik, okşadık, bıraktık kendi haline.. İşte şimdi bir seçim yapma sırası ondaydı.. 1. Ölmek2. Yaşamak.. O da 2.sini seçti..Yatan, kıpırdamayan, ayağı yamuk duran serçe ayaklandı, ayağını toparladı, simidini yedi, kanatlarını hareket ettiriyor şu an.. Biraz daha kendine geldiğinde, ne yapacağız, vereceğiz kediye yine 😛 Tabi ki şaka! Biraz daha kendine geldiğinde ve artık uçmak istediğinde, uçuracağız onu, yine bırakacağız doğasına.. Bu sefer yine seçenekleri olacak..Büyümek, beslenmek, yaşamak, ya da yine yakalanmak.. Ama seçim yine onun..Özgür seçim gezegeni..Biz insanların nasıl seçimleri varsa, onların da var.. Hatta o sırada, bu küçücük varlığın bu deneyimi, benim buna razı gelmeyeceğim bir bahçede, benim ofisimin önünde, benim gözümün önünde yaşaması bile onun bir seçimi belki de.. Evet yakalanması bir ÇEKİM, ama burada yakalanması, kurtar(ıl)mak üzere yapılmış bir seçim.. Kim bilebilir.. Önemli olan; ben mutlu, ofistekiler mutlu, serçe mutlu.. (kedi hariç :)))..Ayrıca buradan bir kez daha anlıyoruz ki, “herkesi mutlu etmek” diye bişey yok 😀 Tek bildiğim, hayvanları çooookkkk sevdiğim..